Bu günün konusu “Sabunun öyküsü”. Ellerimizi günde birkaç kez yıkadığımız kalıp sabunun tarihçesi antik çağlarda Babil uygarlığına kadar uzanmakta ve sabun kullandığımız en eski tüketici ürünlerinden biri.
Evet bazılarınızın “Sabunun devri bitti. Neden bu yazıyı yazıyorsunuz?” dediğini duyuyorum. Ama bu günün modern cilt temizleyicilerinin keşfedildiği 1940’lı yıllara kadar yüzyıllarca kullandığımız sabunun öyküsünün bazılarınızın özellikle de tarih-severlerin ilgisini çekebileceğini düşündüm. Şöyle çayımızı, kahvemizi alıp dinlenirken bu güzel öyküyü okuyalım.
Cilt temizleme, kişisel hijyen, dini ritüel veya tedavi amaçlı uzun yıllardır kullanılmaktadır. Antik çağlarda temizlik, kirleri kazımak için kemik veya taş kullanılarak yapılıyordu. İnsanoğlu maalesef bu zorlu temizleme işleminden MÖ 2800 yıllarına kadar kurtulamadı. Arkeologlar MÖ 2800 yıllarına ait Babil uygarlığı buluntularında, içerisinde sabun benzeri malzemeler bulunan kil silindirleri tespit ettiler. Bu silindirlerin üzerinde kül ve kaynatılan yağlar ile yapılan sabunumsu bir formülden bahsediliyordu. İnsanlar muhtemelen bu yıllarda ateşte etin pişirilmesi ile meydana gelen kül ile yağın birleşmesi sonucu oluşan kaygan bir maddenin yağı ve kiri temizlediğini fark ettiler.
Sabun yapımına ilişkin diğer bir eski kayıt, M.Ö. 2000 yıllarına tarihlenen Sümer kil tabletlerinde bulunmuştur. Bu tablette sabunun, yağ karışımının odun külüyle kaynatılmasıyla yapıldığı yazıyordu.
Kayıtlar, eski Mısırlıların düzenli olarak banyo yaptığını gösteriyor. Yaklaşık MÖ 1500’lere ait bir tıbbi belge olan Ebers papirüsü, cilt hastalıklarının tedavisinde ve banyoda kullanmak amacı ile hayvansal ve bitkisel yağların alkali tuzlarla birleştirilerek sabun benzeri bir malzeme oluşturulmasını anlatır.
Roma imparatorluğu döneminde de sabun sık kullanılmıştır. Sabun ile ilgili, antik Roma dönemine ait eski bir efsane de mevcut. Pagan tanrıları için, Sapo Dağı’nda hayvan kurban edilip yakıldığı ayinlerde, odun külü ve hayvan yağı bir sabunlaşma reaksiyonu oluşturur ve Sapo dağının kıyısında bulunan Tiber Nehri’nde çamaşır yıkayan kadınların çamaşırlarını kolayca temizlemelerini sağlar. Bu görüş Romalıların kurban törenlerinde tanrılara kemikleri ve iç organlarını sunup, yağ ve eti kendilerine saklamaları nedeni ile pek mantıklı görünmüyor. Ayrıca efsanevi “Sapo Dağı” da gerçekte yoktur.
Bugün batı dillerinde kullanılan, İngilizce’de “soap”, Fransızca’da “savon”, İtalyanca’da “sapone”, Almanca’da “seife”, Fince’de “saippua”, Macarca’da “szappan” hatta Türkçe’de kullandığımız “sabun” sözcüğünün kökeni Latin dilidir. Sözcük Latince “sebum” (içyağ, donyağı) kelimesinden türemiştir. Britanya Adaları’nın eski sakinlerinden Keltlerin, hayvansal yağlar ve bitki küllerinden ürettikleri maddeye ‘Saipo’ adını verdikleri biliniyor, kelime o dönemin dilinde “gayret” anlamına geliyor. Bu kelime daha sonra ‘Soap’ olarak değişmiş olsa gerek.
Roma literatüründe “sapo” sözcüğü ilk kez Yaşlı Plinius’ un (M.S. 1. yüzyıl) “Naturalis Historia” isimli yapıtında geçer. Plinius, ‘sapo’nun beden temizliği için kullanıldığından bahsetmez. Sadece saçları kırmızıya boyayıp parlatmak için kullanılan bir nesne gibi tarif eder. İç yağı ve külden yapılır, en iyisi de kayın ağacının külünden ve keçi iç yağından yapılanıdır. Katı ve sıvı olmak üzere iki çeşidi vardır.
M.S. 79 yılında gerçekleşen Vezüv dağı patlaması sonrasında kül ve lav akıntısı ile yok olmuş Pompei şehrinin kazılarında, pişirme kazanlarına varıncaya kadar, eksiksiz bir sabun üretim yeri saptanmıştır.
Galen (MS 130-200) sabunun kişisel hijyen amacıyla kullanımı hakkında yazan ilk kişidir. Bergamalı Galen’ e (M.S. 129-200) atfedilen “De Simplicibus Medicaminibus” adlı yapıtta sabun yapımı anlatılır.
M.S. 4. yüzyılda İstanbullu hekim Theodorus Priscianus saçların yıkanması amacıyla sabun kullanımını önerir. Buradaki yapım tarifi Galya kökenli olan, sonradan “Fransız/Marsilya sabunu” olarak tarif edilecek sabuna çok benzemektedir.
Maalesef MS 467’de Roma düştüğünde banyo alışkanlıkları tüm Avrupa’da azaldı. Kirlilik ve standartların altındaki yaşam koşulları, orta çağda vebanın yayılmasına ve kitle ölümlerine yol açtı. Orta çağ dünyasında hala kişisel temizliğin önemli olduğu alanlar vardı. Orta Çağ’ da Japonya’da günlük banyo yaygın bir gelenekti. İzlanda’da ise kaplıca sularıyla ısıtılan havuzlar cumartesi akşamları popüler buluşma yerleriydi.
7. yüzyıla gelindiğinde zeytinyağının sabun yapımında kullanıldığı İspanya, İtalya ve Fransa’da sabun yapımı bir sanat haline geldi. Sonunda sabuna kokular eklendi. Banyo, şampuanlama ve çamaşır yıkama için özel sabunlar yapıldı.
8. yüzyıl Arap bilgini Jabir ibn Hayyan’a (Geber) atfedilen yazılarda sabunun bir temizlik maddesi olarak kullanıldığından defalarca bahsedildiği görülmektedir.
13. yüzyılda sabun yapımı Britanya’da başladı ve o kadar sabun üretimi oldu ki, kül elde etmek için ağaçların kesilmesi İngiliz ormanlık alanlarının yok olmasına neden oldu. Sonuç olarak sabuna ağır vergiler uygulandı ve sabun yalnızca kraliyet ailesinin günlük banyo için karşılayabileceği lüks bir ürün haline geldi.
Sabun imalathaneleri M.S. 14. yüzyılda Venedik’te, M.S. 15. yüzyılda Kastilya bölgesinde yaygınlaştı. Bu sabunhanelerde üretilen sabun, muhtemelen ilk beyaz sert sabundu. “Kastil sabunu” olarak popülerleşti. Bu şehirlerde yapılan sabunların en önemli ham maddesi zeytinyağıydı.
Her ne kadar Almanya’da sabun üretimi gelişmiş olsa da, bu madde Orta Avrupa’da o kadar az kullanılıyordu ki, 1549’da Juelich Düşesi’ne hediye edilen bir kutu sabun sansasyon yarattı.
Ticari sabun yapımı 1600’ lü yıllarda Amerikan kolonilerinde başladı, ancak uzun yıllar boyunca bir meslekten ziyade bir ev işi olarak kaldı.
Sabunculuk tarihindeki en önemli gelişme 1791‘de Fransız asıllı kimyager Nicolas Leblanc‘ın sodyum karbonat (soda) üretmesidir. Sodanın keşfinden önce kullanılan bitki külleri ile istenilen saflık ve beyazlıkta sabun üretimi yapılamıyordu. Sabun üretimi, ticari olarak üretilen alkalilerin artmasıyla basit bir ev imalatından büyük bir ticari endüstriyel üretime dönüştü.
Fabrikaları işletmek için gereken enerjinin kolay üretilebilmesi nedeniyle sabun yapımını Amerika’nın en hızlı büyüyen endüstrilerinden biri haline getirdi. Louis Pasteur iyi kişisel hijyenin enfeksiyonların yayılmasını azalttığını açıklamasından sonra sabuna olan talep arttı.
Sabun üretiminin kimyası 1916’ya kadar aynı kaldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve İkinci Dünya Savaşı’nda sabun yapımında kullanılan hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlarda kıtlık vardı. İkinci Dünya Savaşı sırasında (1948), sabun üretimi için ciddi bir ham madde sıkıntısı oluştu. Bu, Alman bilim adamlarının sentetik deterjanı keşfetmesine yol açtı. Bugün bu kimyasal maddeler “Sentetik deterjan ( Synthetic detergent =Syndet)” olarak bilinmektedir. Günümüzde “sabun” olarak kullanılan çoğu şey deterjan içermektedir ve sabun değildir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda sabunun öyküsü
Osmanlı imparatorluğu kurulmadan önce Türkler yaklaşık olarak XII. yüzyıla kadar sabun yerine sulardaki tabii soda, çöven, sabun otu vb. gibi saponinli maddeler ve kili kullanıyorlardı. Ortaçağda ise İslam ülkelerinde sabunculuk gelişmiş bir imalat koluydu.
Osmanlıya baktığımızda Fatih dönemine ait Foça sabunhanesi ve Yavuz devrine ait Trablus Sancağı kanunnamesinde sabun konusunda hukuki düzenlemeler bulunur. Sonraki dönemlerde sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla belge ve düzenleme bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde Anadolu coğrafyasında ki bazı yerleşim merkezleri sabun ögesi taşıyan isimler ile anılıyordu.1546 tarihli İstanbul Vakıf defterinde Davud Paşa’nın vakıfları arasında Edirne’de “Sabuncu” adlı bir köy var idi. 1635 yılını taşıyan bir kayıtta Tokat’ da bu tarihte “Sabuncu” adıyla bilinen bir köy bulunuyordu.
Osmanlı topraklarında geleneksel sabun üretim biçimine “sergi sabunculuğu” denir, üretim “sabunhâne” adı verilen mekanlarda yapılırdı. Bu yöntemde sabunlar kalıp olarak dökülürdü. Geniş bir zeminde sergi şeklinde açılır, kalıplar şeklinde kesilir ve üretimi yapan usta ile atölyenin ismi ahşap damga ile sabunun üzerine basılırdı. Sabunun ham maddelerinden birini zeytinyağının oluşturması nedeniyle, zeytin yetiştirilen bölgelerde çok sayıda küçük sabunhaneler mevcuttu.
Batıda sabun kimyasının gelişmesine paralel olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı’da sabunhanelerin yanında fabrika üretimine geçilir. Sabun imalâtı bir sanayi kolu haline gelince 1863 tarihli bir kararname ile yeni esaslara bağlanır. Üretim yeni tekniklerle yapılmaya başlar, bugünkü kompleks modern dev tesislerin ilk habercisi olurlar.
Cumhuriyet döneminde sabunun öyküsü
Cumhuriyetin ilk yıllarında sabun üretiminin çoğunlukla klasik işletme tipi olan sabunhanelerde yapıldığı söylenebilir. Daha sonraki yıllarda bir zeytinyağı beldesi olan Ayvalık’da sabunculuk gelişmiş ve yayılmıştır. Mübadele öncesi burada Rumlar, ürettikleri zeytinyağının bir bölümüyle “hane ihtiyaçlarını” karşılamak üzere sabun yapıyorlardı. Mübadeleden sonra ise Ayvalık yöresine yerleşen Giritliler, sabunculuğu daha da ileri götürdüler.
1950’li yıllarda Ayvalık’da 32 tane sabunhane yapılmıştır. Sabunhanelerde üretilen sabunlar büyük kentlere, çevre illere gönderilmiştir. Yine 50’li yıllarda sabunhanelerin bazıları günümüzün büyük ve önemli markaları olma yoluna girince, bu küçük imalathaneler de kapanmaya başlamıştır.
1980’lerde Türkiye önemli bir sabun endüstrisine sahip olmuştur. Büyük ve modern işletmelerin yanında çok sayıda da küçük ve geleneksel yöntemlerle sabun üreten işletmeler vardı. Modern yöntemlerle sabun üreten firmalar toplam üretimin yarısından fazlasını sağlamakta, ülke üretiminin geri kalanı el ile yapılan sabunlar olup, yüzlerce aile işletmesi bu geleneksel endüstriyi devam ettirmekteydi.
Günümüze gelindiğinde ise yeni nesil sabun yapımında kullanılan sentetik katkıların ve kimyasalların olumsuz etkilerine karşı yükselen farkındalık, “geleneksel sabun” talebini arttırmaya başladı.
Gelelim “Geleneksel sabun mu? Sentetik cilt temizleyicileri mi? sorusuna. Cevabı bir sonraki yazıda.
Referanslar:
https://www.cleaninginstitute.org/understanding-products/why-clean/soaps-detergents-history
https://www.nytimes.com/wirecutter/blog/history-of-soap/
http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/25899.pdf
http://www.sanioliveoilsoap.com/zeytinyagli-sabunun-tarihcesi.html
https://www.mustabeyciftligi.com.tr/blog/icerik/sabun-kulturu-gecmisi-iv-sanayi-devriminden-gunumuze
https://acikerisim.sakarya.edu.tr/bitstream/handle/20.500.12619/98798/T10042.pdf?sequence=1
https://en.wikipedia.org/wiki/Bathing
https://amass.com/blogs/origins/history-of-bathing
https://cosmoderma.org/history-of-soap/
https://www.britannica.com/science/soap/Early-synthetic-detergents
Sabunun öyküsü ile ilgili diğer yazılar: